21 Mart 2013 Perşembe

Çanakkale

Merhaba!

Geçtiğimiz hafta iş için Çanakkale'ye gitme fırsatım oldu. Maalesef çok istememe rağmen Truva'ya ve Şehitlik'e gidemedim. Ama yine de yılın ilk denizini gördüm ve yöresel olmasa da bilindik kafe yemeklerinin Çanakkale yorumlarını tadma fırsatım oldu.

Truva Otel'de kaldım, otel gayet güzel, sadece dekorasyon birazcık fazla süslü bana göre. Benim tarzım daha IBIS tarzı oteller kesinlikle. Şu an bu postu yazmakta olduğum ANEMON Aydın da dekorasyon konusunda IBIS gibi, sade, konforlu ve şık. İnsanı yormuyor.

Truva Otel'in bir artısı güzel deniz manzarası. Yukarıdaki fotoğraf tam da otelin önünden çekildi.

Akşam yemeği için her ne kadar deniz mahsülleri yapan bir yere gitmeye niyet etsem de fırsatım olmadı, ben de öğlen yemeğinde gittiğim KafePİ'nin yorumunu yapmak istiyorum. KafePİ daha önce tavsiye duyduğum yada okuduğum bir yer değil, biraz sağ duyu biraz da vakit sınırlaması nedeni ile seçtim mekanı. Mekan oldukça güzel ve sakin. Kahve Dünyası ile ortaklığı var, kahvesi aynı Kahve Dünyası gibi. Müzik de gayet güzel ve sohbet etmeye yeterli olacak düzeyde kısık.

 
Ben yemek tercihimi her zamanki gibi makarnadan yana kullandım :) Menüde yemeklerin geçtiğimiz sene ne kadar tercih edildiğini yazmışlar, böylece seçim yapmanız kolaylaşıyor. Benim seçimimm en çok tercih edilen ikinci makarnaydı. Şefin spesyali olan bu makarnada hem pesto sos hem de biftek vardı. İlk başta biraz kulağa garip gelse bile gayet lezzetli bir birleşim olmuş. Makarnayı da tabak dekorunu da oldukça beğendim.
 
Yemekten sonra sahil kenarında Doğan Pastanesi'ne gittim. Burası hakkında da bir fikrim yoktu ama Foursquare yorumlarına göre waffle denemeye karar verdim. Waffle açıkçası bizim bildiğimize pek benzemiyordu ama yine de denemeye değer diye düşünüyorum.
 
Seyahatin en güzel yanı sahildeki soyut truva heykeliydi. Ama o başka bir post konusu.
 
Çanakkale'yi çok beğendim, insanları da mekanları da çok hoş.
 
Sevgilerimle,
 
Hediye
 
 

7 Mart 2013 Perşembe

Kayseri mutfağı

Merhaba! Bu hafta başı iş için Kayseri'ye gitme şansım oldu. Gitmişken de meşhur mantı ve yağlamasından tattım.

Kayseri'nin en ünlü mantı restoranı olan Kaşık'lada yedik öğle yemeğimizi. Mekan çok hoş dekore edilmiş.

Mantı da hiç fena değildi. Ama geçen hafta Kastamonu'da yediğim Devrekhane mantısının eline su dökemez. Yağlama ise soğuk servis edilmişti.

Mekan biraz Pahalı ama gidilebilir.

Sevgiler!

Hediye





2 Mart 2013 Cumartesi

Kaybolan postlarım

Merhaba! Maalesef telefonum bozulduğu için Eskişehir'de çektiğim serbest sergi fotoğradlarımı da kaybettim.

Yeni postlarda buluşmak üzere.

11 Şubat 2013 Pazartesi

Pazar Akşamı

Pazar akşamı Burçin'e davetliydik. Her zamanki gibi boş durmamış, bizi doyurma çabaları içine girmiş. Sonuç ise mükemmel :) BurÇin Böreği dediğimiz bu soya ile uyumlu müthiş ıspanak karışımlı böreği sizinle de paylaşmak istiyorum. 



Böreğin lezzetine göre yapımı çok da zor sayılmaz. Önce ıspanaklı, kremalı, cevizli ve kuş üzümlü bir harç hazırlıyoruz daha sonra milföylere bu harçları sarıp üzerine sarımsak yumurta ve kaşar ekliyoruz. Yarım saat fırında durduktan sonra VOILA!
Bu ziyafetin üstüne de mükemmel bir türk kahvesi içtik :) O da benden :)

Kış Günlüğü- Paul Auster

Bu seneyi Paul Auster senesi ilan ettim, çünkü  Auster benim için gelmiş geçmiş en iyi hikaye anlatan insan. Başka kimseyi okumayı planlamıyorum, Auster'ın tüm kitaplarını Türkçe ve bulabildiğim ölçüde orjinal dilinde okumak hedefim.

Auster'ın romanlarını okurken bambaşka bir dünyada, bambaşka karakterlerle kendinize ait birşeyler mutlaka bulabiliyorsunuz. Hepsi sıradan, hatta biraz yavaş ve sıkıcı başlayan hikayeler bir anda sizi içine almaya başlıyor, sonra da "ben olsaydım" ile başlayan düşüncelere dalıyorsunuz.


İşte Kış Günlüğü'de bu romanların yaratıcısının kendi hayatını gözler önüne serdiği bir hikaye. Hikaye diyorum çünkü Auster biyografisini yazarken o yalın ama detaylı tasvirlerini kullanmaya devam ediyor. Ve siz de Auster ile beraber onun hatırlayabildiği en geçmiş yıllara, altmışlara ellilere gidip bir anda günümüze dönebiliyorsunuz.
 

Bu fotoğraf kitabıa en hakim dönemi yansıtıyor. Auster'ın hayatının belkide en ilham verici dönemi de bu fotoğrafın döneminde, yazarın otuzlarının başları. Yazarlığa adım attığı günler, ekonomik zorluklar, aşk acısı bile çekmeden biten bir evlilik, babasının kayıbı ve yazarın yeniden doğuşu.

Yazarın karısına olan aşkı ve tutkusu kitapta sık sık yer alırken kızı ile ilişkisine dair pek bir ayrıntı gözümüze çarpmıyor. Oğlunun çocukluk yıllarına ise nispeten yer vermiş yazar. Karısına olan aşkına bu kadar yer vermesi, diğer aile üyeleri ve dostlarını yok sayması biraz garip gelmiyor değil.

Ben Auster sevenlerin bu kitabı okumalarını kesinlikle öneririm. Biyografiyi okuduktan sonra Auster kitaplarına daha farklı bakabiliyorsunuz, yaşadığı küçük aşk maceralarından Paris yıllarına herşey aslında Auster'ın her romanında biraz daha farklı bir şekilde karşınıza çıktığını anlıyorsunuz. Umarım bundan sonraki romanlarında da bu ipuçlarını farketmeye devam ederiz.

Sevgilerimle,

Hediye

10 Şubat 2013 Pazar

33 Varyasyon

Tiyatroya gitmeyeli uzun süre olmuştu, 33 Varyasyon'a gitmek de bunun üzerine süper oldu açıkçası! Akün'de sahnelenen Kauffman'ın oyunu tam bir şölen.

Hikaye kısaca şöyle, New York'lu ALS hastası bir müzikolog Bethoven'ın  bir valse neden 33 varyasyon yaptığını bulmak üzere Bonn'a gider, kızı ve kızının erkek arkadaşı da ilerleyen günlerde onu takip eder. Oyun hem şimdiki zamanda, hem de Bethoven'ın Almanya'sında geçmekte. 



Oyunun en güzel yanı dekoruydu. İki katlı dekora barko ile yansıtılan resimlerle bir hareket katılmıştı.  Tabii dekordan sonra en çarpıcı yanı oyunun konusuna ve adına yakışır şekilde müziğin etkileyiciliğiydi. 


Oyunculuklara gelirsek İpek Çeken'in oyunculuğu kesinlikle mükemmeldi. Zaman geçtikçe kendine ne kadar çok şey kattığını bir kez daha ispat etmiş oldu Çeken. Diğer oyunculara gelirsek uzaktan kuzenim olan sevgili Eda Aydınlı ile gurur duyduğumu da belirtmeden geçemiyeceğim. Torpil değil gerçek :)

Kısacası 33 Varyasyon bu sezon Devlet Tiyatroları'nın en iddialı oyunlarından biri. Hem görselliği, hem müziği ile iyi vakit geçirmek isteyen herkesin izlemesi gereken bir oyun. 

Sevgilerimle!

Hediye

Hükümet Kadın

Dün teyzem ile beraber Hükümet Kadın'a gitme şansım oldu. Sermiyan Midyat'ın hem oynadığı, hem de yazıp yönettiği bir film. Açıkçası filmin genel değerlendirmesi benim gözümde ortalama altı ama müzikler gayet ortalama üstü.

Sermiyan Midyat daha önce bir kaç dizide ve filmde gördüğüm ancak çok dikkatimi çekmeyen bir oyuncu. Bu film ile oyunculuğunu tam anlamı ile izleme şansım oldu,  açık söylemek gerekirse pek de beğenmedim.

Filmi Demet Akbağ'ın oyunculuğu ve sempatikliği götürüyor ama estetikli burnu ve botoxları ile ne kadar Xate ana olabilmiş derseniz tartışılır :)


Filmde Mahsun Kırmızıgül filmleri ile görmeye alışkın olduğumuz bir mesaj bolluğu almış gidiyor. Darbeden, yoksulluğa, kadın haklarından çocuk gelinlere her konuya gönderme bulmamız mümkün. Ama bana göre bunların içinde hatırlanmaya değer tek bir gönderme vardı, o da filmin başında kısacık işlense de insanın aklında kalan "Hayat senden farklı olanlarla güzel." söylemiydi.

Kısacası aile bireyleri ile haftasonu izlemek için fena sayılmayacak bir film, ama daha fazlasını beklemenin bir anlamı yok.

Sevgiler!


Hediye