11 Şubat 2013 Pazartesi

Kış Günlüğü- Paul Auster

Bu seneyi Paul Auster senesi ilan ettim, çünkü  Auster benim için gelmiş geçmiş en iyi hikaye anlatan insan. Başka kimseyi okumayı planlamıyorum, Auster'ın tüm kitaplarını Türkçe ve bulabildiğim ölçüde orjinal dilinde okumak hedefim.

Auster'ın romanlarını okurken bambaşka bir dünyada, bambaşka karakterlerle kendinize ait birşeyler mutlaka bulabiliyorsunuz. Hepsi sıradan, hatta biraz yavaş ve sıkıcı başlayan hikayeler bir anda sizi içine almaya başlıyor, sonra da "ben olsaydım" ile başlayan düşüncelere dalıyorsunuz.


İşte Kış Günlüğü'de bu romanların yaratıcısının kendi hayatını gözler önüne serdiği bir hikaye. Hikaye diyorum çünkü Auster biyografisini yazarken o yalın ama detaylı tasvirlerini kullanmaya devam ediyor. Ve siz de Auster ile beraber onun hatırlayabildiği en geçmiş yıllara, altmışlara ellilere gidip bir anda günümüze dönebiliyorsunuz.
 

Bu fotoğraf kitabıa en hakim dönemi yansıtıyor. Auster'ın hayatının belkide en ilham verici dönemi de bu fotoğrafın döneminde, yazarın otuzlarının başları. Yazarlığa adım attığı günler, ekonomik zorluklar, aşk acısı bile çekmeden biten bir evlilik, babasının kayıbı ve yazarın yeniden doğuşu.

Yazarın karısına olan aşkı ve tutkusu kitapta sık sık yer alırken kızı ile ilişkisine dair pek bir ayrıntı gözümüze çarpmıyor. Oğlunun çocukluk yıllarına ise nispeten yer vermiş yazar. Karısına olan aşkına bu kadar yer vermesi, diğer aile üyeleri ve dostlarını yok sayması biraz garip gelmiyor değil.

Ben Auster sevenlerin bu kitabı okumalarını kesinlikle öneririm. Biyografiyi okuduktan sonra Auster kitaplarına daha farklı bakabiliyorsunuz, yaşadığı küçük aşk maceralarından Paris yıllarına herşey aslında Auster'ın her romanında biraz daha farklı bir şekilde karşınıza çıktığını anlıyorsunuz. Umarım bundan sonraki romanlarında da bu ipuçlarını farketmeye devam ederiz.

Sevgilerimle,

Hediye

Hiç yorum yok: